8 Mart 2014 Cumartesi

Montaigne, Denemeler

Oğlu öldüğü zaman Solon'a, güçsüz ve anlamsız göz yaşları akıtmanın yanlış olduğunu söylemişler. Solon da "Güçsüz ve anlamsız oldukları için akmaları daha iyi ya!" demiş.

syf: 34

Sokrates'in karısı, "Ah! Bu yargıçlar! Seni haksız yere öldürüyorlar," diye ağlarken; Sokrates, "Haklı olarak öldürselerdi daha mı iyi olurdu?" demiş.

syf: 34

Hiç ırmak görmemiş biri ilk kez bir ırmak gördüğünde deniz sanmış onu. Bizim en büyük bildiğimiz şeyleri, doğanın o konudaki son sınırları sayarız.

syf: 39

Doğru bir kürek suda eğri görünür. Önemli olan bir şeyin görülmesi değildir yalnız, nasıl görüldüğü de önemlidir.

syf: 57

Bir amaca bağlanmayan ruh yolunu kaybeder. Çünkü, her yerde olmak hiçbir yerde olmamaktır.

syf: 58

Bizim işimiz kitap doldurmak değil, ahlakımızı düzeltmektir; savaşmak, yeni topraklar kazanmak değil, yaşayışımıza düzen getirmektir. En büyük ve en şerefli eserimiz doğru dürüst yaşamak olacaktır. Geri kalan her şey; başa geçmek, para kazanmak, binalar kurmak, bunlar ufak tefek eklentilerdir.

syf: 67-68

Her işte onun yarısı olmaya o kadar alıştım ki şimdi artık yarım bir varlık gibiyim.

syf: 75

Kendi yaratılışıma uyarak, üstelik aşırılığa bile kaçarak, bütün insanları hemşerim sayıyorum. Ama Sokrates söyledi diye değil. Bir Polonyalıyı tıpkı bir Fransız gibi kucaklıyorum, dünya ile akrabalığımı kendi ulusumla akrabalığımın üstünde tutuyorum. Doğduğum yerin o kadar düşkünü değilim. Kendi düşüncemle vardığım yeni bilgiler, bana yalnız esintilerle edindiğim hazır ve gelişigüzel bilgilerden daha değerli gelir. Kendi kazandığımız temiz dostluklar nerde, iklim ve kan dolayısı ile bağlı olduğumuz dostluklar nerde? Doğa bizi özgür ve bağımsız yaratmış, bizse tutup kendimizi olmadık çemberler içine hapsediyoruz.

syf: 87

Doğruyu hangi elden görsem sevinçle karşılar, uzaktan kokusunu alır almaz silahlarımı atar, teslim olurum.

syf: 89

Fatih Sultan Mehmet devlet yönetimindeki gelenek üzerine, olabilecek taht kavgaları yüzünden kardeşini ortadan kaldırmak istiyor ve bu işte onun adamlarından birini kullanıyor. Adam da şehzadeye her zamankinden daha fazla su yutturarak boğuyordu. İş olup bitince padişah bu cinayetin kefareti olarak katili, yalnız babadan kardeş oldukları ölen şehzadenin anasına teslim ediyor, o da padişahın gözü önünde katilin karnını yardırıyor, kendi elleriyle yüreğini bulup sökerek sıcak sıcak köpeklere yediriyordu.

syf: 109

Yaşadığımız çağ, bizim iklimde öylesine bozulmuş ki erdemin yaşanması şöyle dursun tasarlanması bile çok zor. Erdem okul sözlüklerinde kalmışa benziyor.

syf: 118

İnsanlar arasındaki vermede nasıl bir üstün olma niteliği varsa, almada da bir boyun eğme niteliğini vardır. Onun içindir ki I. Beyazıt, Timurlenk'in gönderdiği hediyeleri küfürler ederek geri çevirmiş. Sultan Süleyman'ın bir Hint imparatoruna yolladığı hediyeler de öyle kızdırmış ki adamı, kabaca reddederek bizim adetimiz almak değil vermektir demekle kalmamış, hediyeleri getiren elçileri zindana attırmış.

syf: 129

İnsanın özünde olan kendini beğenme özelliği, yaratılışından gelen bir hastalıktır. İnsan yaratıkların en zavallısı, en zayıfıdır; ama yine en mağruru da odur.

syf: 130

Cimriliği yaratan yoksulluk değil daha çok zenginliktir.

syf: 138

Filozoflar arasında olan çatışmaların hiçbiri, insanlığa en yüce iyinin ne olduğu sorunu üstündeki kadar sert ve çetin olmamıştır. Varro'nun hesabına göre bu kavgadan iki yüz seksen mezhep türemiştir.

syf: 152

Bir filozofu çiftleşirken yakalayıp, ne yapıyorsun diye sormuşlar. "Bir insan ekiyorum," diye cevap vermiş soğukkanlılıkla ve hiç utanmadan. Soğan ekerken görülmekle bu işi yaparken görülmek arasında ayrım yokmuş onun için.

syf: 163

Kralların en hayret ettiğim tarafı, hayranlarının bu kadar fazla olmasıdır. Her şeyimizi emirlerine verelim, ama düşüncemiz bize kalsın. Önlerinde bükülen dizlerimiz olsun, aklımız değil.

syf: 171

Hedefini vuramayan bir okçu, okunu hedefine ulaştıramayan bir okçudan daha başarılı sayılamaz. İnsanın gözü karanlıkta iyi görmez, felsefenin fazlası da zarar verir. Bir dereceye kadar felsefe iyidir, faydalı olduğu dereceyi aşacak kadar derinlere gidersek kötüleşiriz; herkesin inandığı, uyduğu şeyleri küçümseriz, insanlarla doğru dürüst konuşmamaya, onlar gibi dünyadan zevk almaya düşman oluruz; kimseyi yönetemeyecek, başkalarına da kendimize de faydamızın dokunamayacağı bir hale geliriz, boş yere alay konusu oluruz.

syf: 201

Yaşamayı ölüm kaygısıyla, ölümü de yaşam kaygısıyla biçimlendiriyoruz. Biri üzüyor, diğeri korkutuyor bizi.

syf: 211

Yunanlı bir balıkçı, bir kasırga sırasında Neptunus'a şöyle söylemiş: "Ey tanrı, beni ister kurtar, ister batır, benden dümenimi kırmadan dosdoğru gideceğim." Zamanımda nice dönek, ikiyüzlü, bencil insanlar gördüm ki dünya işlerinde ben, daha tedbirli oldukları halde, benim kurtulduğum felaketlerden kendilerini kurtaramadılar.

syf: 231

Bize öteki dünyada vereceğin zevkler burada hissettiğimiz zevklerse, bunların sonsuzluğa benzer hiçbir yanları yok. Duyularımızın beşi de ağızlarına kadar hazla dolacak olsa, ruhumuzun arzulayacağı, umacağı bütün zevklere erse, bu da hiçtir. Bir şey benimdir, bendedir, onda tanrısal bir taraf yoktur. Dünyadaki durumumuza, hayatımıza bağlı şeylerin öbür tarafta bulunmaması gerekir. Ölümlü varlıklara özgü bütün zevkler ölümlüdür.

syf: 234

Sokrates'e birisi için, "Seyahat onu hiç değiştirmedi," demişler. O da, "Çok doğal, çünkü kendisini de beraber götürmüştür," demiş.

syf: 267

Stoalı filozof Antisthenes, ağır hasta yatarken, beni bu acılardan kim kurtaracak, diye bağırıyormuş. Onu ziyarete gelen Diogenes, işte bu seni hemen kurtarır istersen, diyerek bir hançer uzatınca; yaşamaktan değil, acılardan kim kurtaracak, demiş Antisthenes.

syf: 277

facebook sayfam için tıklayınız

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder